Edebiyatımızın romancı kimliği ile tarihçi kimliğini en iyi bir araya getiren yazarlarından biri olan Reha Çamuroğlu, yeni romanı Kalem Efendisi ile yine okurlarını geçmişin dönüm noktasını oluşturan tartışmalardan birine taşıyor.Çamuroğlu’nun çok sevilen ve tartılan romanı Son Yeniçeri’nin devamı o..
“...bir yandan da kasaba kırtasiyecilerinden satın alınmış ucuz bir dolmakalemle oturup gecenin bu vaktinde acaba kim yazıyor beni, dedim; sonra bir yandan o vadinin ıslaklığına olanca yalnızlığım, hasretim ve diriliğimle gömülürken bir yandan da, hem kocaman bir bardakla çayını yudumlayıp he..
“Ellerini masaya dayadı. Ne yapacağını düşünmeye çalıştı. O başını kaldırıp konuşmaya başlamadıkça, burada durup ne yapacaktı? İyi ama, nereye gidebilirdi ki? Kiminle konuşabilirdi? Sonra tekrar onun, “Bugünü beklemiyor muydun?” deyişini hatırladı.” Türkçe edebiyatın ustalarından Erhan ..
Bu tuhaf bir atılımla size ulaşan betik, dingin bir günbatımı kızıllığında ve insansız bir yerde okunmalıdır. elinize geçtiğinde bu ortamın koşulları bütünlenmemişse beklenmeli: betik, geçen anlar süresince ve dilenen alanın yaratımı sürecinde farklanmayacak, hep aynı kalacaktır. Kuşku duyulasın hiç..
İnsanı en derininden kavrayarak anlatan kalemlerin başında gelen Orhan Kemal, ölümsüz karakteri Murtaza ile Türk edebiyatına asla silinemeyecek biçimde damgasını vurmuştur. Yazıldığı günden beri defalarca filmlere, oyunlara konu olan bu karakter, insanın en çapraşık durumlarından birini kara mizahla..
“İnsan krapon kâğıdından kanatlar takınca kelebek olduğuna inanır. Koyun postunda koyun, kurt postunda kurt […] Ülkü de giydirilebilir üstünüze ve Etlik tepeleri dağ gözükür gözünüze.”Ölmeye Yatmak romanı biçim açısından da ilginç. Çok geniş bir dönemi anlatmak isteyen romancı, Aysel’in ruh dünyasın..
“Biliyor musunuz, ben aslında buranın denizini peksevmiyorum,” dedi. “Çok sakin, ölü bir deniz. Suyu da çok ılık. Ben Boğaz çocuğuyum. Boğaz’ın denizini severim.İnsanı kamçılar, korkutur hatta. Yabancıları da hiç sevmez. Akıntılarını iyi bilmek gerekir, yoksa alıp götürür.” Bankacı Yüksel ile e..
Çürümüş evlilikler, elleri karanlıkta kalan çocuklar, eşyanın saltanatı, canlı olmanın aczi. Kıstırılmışlığın buruk resimleri. Peki, zaman hep geleceğe mi akar? Portakal yanaklı kadın da kim? Şeker diye, çaylara atılan bir çift balkon. Tanklar. Bir kızın ellerinden ellerini uzatır da kimi zaman, biz..
Orhan Kemal’in 1969 yılında hem Türk Dil Kurumu hem de Sait Faik Hikâye Ödüllerini kazanan kitabı Önce Ekmek , bu büyük romancının öykücülükte de ne kadar büyük bir kalem olduğunu gösteriyor. Büyükşehir insanının yaşama ve şehre tutunma uğraşısını, kavgasını anlatan bu öyküler, tüm Orhan Kemal yapıt..
“Aslında herkes oyun oynar. Kılığına girdiği, görünmeye çalıştığı kişi ile öz beni arasında çıkar uyumu bulunduğu sürece, oyun oynadığını ayrımsamaz bile insan. Uyum bozulunca da, hemen iç çatışması başlar ve kişi yeni bir oyuncu kimliği kazanıncaya kadar, kendi kendisiyle baş başa kalmanın sancısın..
Şimdi itiraf zamanı! İtiraf ediyorum: Sana tuzaklar kurdum. Adlarını Fi ve Çi koydum. Can Manay’ın Duru’ya duyduğu açlıkla çıkardım seni yola,Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını Deniz’le anlatmaya çalıştım sana…Beni takip etmen için yolumuzu onların hikâyeleriyle süsledim. Anlaml..